Ürünlerin evrimi ya da gelişimi ideal duruma ulaşacak şekilde devam eder. Peki ideal durum nedir?
Aslında neyin ideal olduğu tarihsel döneme, coğrafyaya ve kişiye bağlı olarak değişir. Bir dönem ideal olarak kabul edilen ürün ilerleyen dönemde yerini farklı bir tasarıma bırakmaktadır. Ancak ideale ulaşmanın en basit kuralı şu şekilde ifade edilebilir: “Bir ürünün, işe yarayan ve yararlı fonksiyonu artarken, istenmeyen ve zararlı özellikleri (buna maliyet de dahil) azalıyorsa o ürün idealleşiyor denebilir.” Daha hızlı, daha sağlam, uzun ömürlü bir ürün, düşük güç tüketiyorsa, daha az yer kaplıyorsa ve ucuzsa idealleşiyor demektir. Bu durumu abartarak ifade edersek: “Normalde fiziksel olarak var olmayan ancak istenen fonksiyonu hiç bir kaynak kullanmadan yerine getiren nesne en ideal üründür.”İdeal ürünü elde etmek parçalar küçültülebilir, uygun kaynaklar kullanılabilir veya kimyasal, fiziksel ve geometrik etkilerden yararlanılabilir.
Parçaların küçültülmesi daha düşük ham malzeme, üretim maliyetlerinin yanında, daha kolay taşıma, saklama gibi özellikleri sebebiyle genellikle tercih edilir. Kaynaklar ise sistem içi ya da dışında olabilir. Kaynakların da ideali vardır. Tahmin edilebileceği üzere ideal kaynak maliyet getirmeyen veya düşük maliyetli ve kullanıma hazır olanlardır (Doğal kaynaklar). Örneğin, yer çekimi, hava, hava basıncı, su, nem, sıcaklık vb. maliyet getirmeyen kaynaklar olarak kullanılabilir. Yel değirmenleri rüzgarı kullanırken, su değirmenleri su ve yer çekimini ideal kaynak olarak kullanmaktadır. Kimyasal, fiziksel ve geometrik etkilere örnekler ise reaksiyonlar, fiziksel oluşumlar ve şekil değişiklikleri verilebilir. Geometrik etki için verilebilecek en basit örnek, daha önce düz bir plaka geometrisinde olan kürek, sac şekillendirmesiyle havuz yapısında bir ürüne dönüşerek idealleşmiştir.
Peki neden her zaman ideale ulaşılamıyor? Ya hedef ve problem ideale ulaşacak şekilde tanımlamıyor ya da zaten eldeki teknolojik imkanlar yeterli olmuyordur. Teknolojik imkanlar konusunda yapılabilecek bir şey yoktur. Ancak problemin ve hedefin tanımı tasarımcının inisiyatifindedir. Bu konu için verilebilecek güzel örneklerden biri “Hava alanlarında bulunan tuvaletlerin giriş/çıkış kapılarına üretilen çözüm”dür. Hava alanlarındaki insanların büyük bir kısmının elleri eşyalarla doludur. Eller dolu iken giriş/çıkış kapısı bulunan tuvaletlere girmek zordur. Kapı ortadan kaldırıldığında ise kapısız tuvaletler sosyal ortamlar için uygun olmayacaktır. Bu durumdaki ihtiyaç nedir? Tuvalet ile sosyal ortam arasındaki kapı mı, yoksa tuvalet ile sosyal ortamın görsel olarak izole edilmesi mi? İhtiyaç kapı olarak tanımlandığında kapı yapıp, kapıyı kolay açmaya yarayacak çözümler geliştirilmeye çalışılır. Örneğin, otomatik açılan sensörlü kapı yapılabilir. Bu da bir çözümdür. Ancak ihtiyacın iki ortamı birbirinden görsel olarak ayırmak olarak tanımlandığı durumda daha farklı çözüm elde edilebilir. İdeale ulaşmak için daha az enerji tüketimi, daha az malzeme ihtiyacı, düşük bakım ihtiyacı vb. konular gerektiğinden kapının kullanılmadığı çözüm daha ideal olacaktır. Bu mantıkla aşağıdaki görselde belirtilen sonuçlara ulaşılmıştır. Sonuca gidilirken kaynaklar incelenmiş, duvarlar, hava, ışık, elektrik ve kimyasal, fiziksel, geometrik etkilerin kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Duvarların geometrisi değiştirilerek ideal çözüme ulaşılmıştır.
![]() |
:Hava Alanı Tuvaletleri İçin İdeal Çözümler |
İlk paragrafta da belirtildiği üzere, ““Normalde fiziksel olarak var olmayan ancak istenen fonksiyonu hiç bir kaynak kullanmadan yerine getiren nesne” ideal bir üründür. Ancak bu duruma ulaşmak şu an için mümkün değildir. Mümkün olmasa bile ideale ulaşmak adına tasarımcı bu hedefi tanımlamalıdır. Diğer türlü ideale hiç bir zaman yaklaşılamaz.
Sedat Demir